top of page

Farabi'nin Hayatı ve Düşünce Dünyası

Asırlarca hem İslam dünyasını hem de Batı dünyasını derinden etkilemiş olan filozof, matematikçi fizikçi, hekim, siyaset ve müzik kuramcısı.


“Hiçbir şey kendi kendisinin nedeni olamaz çünkü nedenin kendisi oluşumundan öncedir”


diyerek bilgiyi yücelten, erdemlerin en büyüğünün bilgi olduğunu savunan “aklı veren Allah'a hamd olsun” diyen, büyük Müslüman Türk düşünürü El-Farabi.



Farabi


Farabi Kimdir?


Farabi, Kazakistan'ın Otrar kenti sınırlarında olan eski Farab kentinde 870 yılında dünyaya geldi. Babası Muhammed Vesiç Kalesi'nin komutanıydı. Farab şehri, Samaniler Devleti’nin hâkimiyetinde dönemin önemli bir eğitim ve kültür merkeziydi. İlk eğitimini burada alan ve gençlik yıllarında, Moğol istilasıyla yok olan ve İskenderiye kütüphanesinden sonra dünyanın en fazla kitap ve elyazmalarının bulunduğu Otrar kütüphanesindeki kaynaklardan yararlanan Farabi, eğitimini Buhara ve Semerkant'ta devam ettirmişti.


Daha sonra Bağdat, Kahire, Halep ve Şam'da yaşayan Farabi, bilimin birçok alanında; matematik, astronomi, dil bilimi, kimya, biyoloji, felsefe, tıp, mantık, sosyoloji, siyaset, hukuk, ahlak ve diğer bilim dallarında insanlığa ışık tutan teoriler ortaya koydu.


Anadili olan Türkçe'nin yanı sıra Farsça, Arapça Süryanice ve Latince öğrendi. Eserlerinin çoğunu Bağdat’ ta kaleme alan El Farabi bu şehirde meydana gelen karışıklıklar sebebiyle Şam’ a gitti.


Hayatı boyunca yaptığı seyahatler onun bilgisini ve şöhretin artırmış, düşünce dünyasını ise hayli zenginleştirmişti. Felsefeden mantığa, matematikten astronomiye, psikolojiden musikiye kadar pek çok alanda sayısız eser kaleme alan Farabi, kendisinden sonra gelen İbni Sina, İbni Rüşt gibi büyük müslüman filozofları etkilemiştir. İbn Meymun' aracılığıyla da İbrani Felsefesinde geniş yer bulmuştur.


Farabi ortaçağ İslâm felsefesinde kurucusu kabul edilir. Onun Aristo ve Platon üzerine okumaları, tercümeleri dev külliyat oluşturur. Farabi Bağdat’tayken antik medeniyetlerin bilim ve felsefe alanındaki entelektüel mirasını kısa sürede öğrendi.


Bilim tarihinde Muallim-i Evvel; yani ilk öğretmen olarak nitelendirilen Aristo'nun düşünsel mirasını çok iyi anlayan, anlatan ve mükemmel bir şekilde yorumlayan Farabi kendi kültür çevresince Muallim-i Sani; yani Aristo'dan sonra ikinci öğretmen olarak adlandırıldı.


Kendisi gibi büyük bir bilgin olan İbn-i Sina, Aristo'nun metafizik eserini kırk kez okuduğunu ama anlayamadığını yazar. Ancak sahaftan Farabi'nin Aristo metafizik şerhini tesadüfen bulduğunu ve bunu okuduktan sonra Aristo felsefesini tam olarak anladığını ifade etmiş.


Farabi' nin Felsefi Anlayışı


Felsefenin amacını, göğün ve yerin yaratanı olan Allah'ı bilmek şeklinde belirleyen Farabi, felsefesinin temelindeki ilk sebep diye tanımladığı yaratıcıya atıfla pek çok yapıtına “Aklı veren Allah’ a hamd olsun” diye başlamıştır. Aklı bir insanın sahip olacağı en yüce değer olarak benimseyen Farabi'ye göre felsefe varlık olarak varlığın bilgisidir. Yani bütün kainatı önümüze seren ve her şeyi kuşatan külli bir ilimdir. Şu halde varlığın gayesini araştıran filozofun bilgisi de küllidir. “Filozofun yapması gereken şey kendi gücü ölçüsünde Allah'a benzemektir” derken Farabi, ruhi ve ahlaki arınmanın yanı sıra filozofun fikrinde aydınlanarak varlığın evrensel bilgisine sahip olmasını kastediyordu. Farabi'nin siyaset felsefesindeki nihai amaç özelde insanın genelde ise tüm insanlığın mutluluğuydu.


Farabi faziletli bir toplum meydana getirmek üzere Erdemli devletin tasarımına dair düşüncelerini ünlü eseri El – Medinetü’l Fazıla’ da ortaya koyar. Onun faziletli şehir modelinin temeli ise kişinin dünya ve ahiret mutluluğuyla toplumun birlik ve düzenliliğini sağlayacak bir nizam vadeden Kur'an-ı Kerim'e dayanır.


Ona göre toplumları düzenleme, yönetme ve yönlendirme işinden sorumlu insanlar felsefi bilgeliğe sahip olmalıydı. Antik dünyanın kadim düşüncelerinden, filozofların yönetici ya da yöneticilerin filozof bilge olmasına dair fikri benimseyen Farabi, insanları en yüksek amaçlarına götürecek, onları erdemli özneler haline getirecek ilke belirleyip, yasaları yapacak kişinin ancak filozof kral olabileceğini söylemişti. Daha açık bir ifade ile toplumları düzenleme yönetme ve yönlendirme işinden sorumlu olan insanlar, felsefi bilgeliğe sahip olmalıydı. İşte böylesi yetkin idareciler tarafından yönetilen bir toplum erdemli bir toplumdur.


Farabi ortaya koydu fikirlerle, felsefenin salt teoloji olmasını engellemiş ve varlık üzerine gerçek anlamıyla akılcı bir uğraş haline gelmesini sağlamıştı. Dahası bu değerli mirasın İslam dünyasına başarıyla aktarılmasını önderlik ederek felsefeye İslam dünyasında yüksek bir düzey kazandırmıştı. Farabi yaşadığı toplumun insanlarının varlık karşısında şaşırmaları istiyordu. Çünkü geçmişte insan tabiat ve evren karşısında şaşırmayı becere bilmiş toplumların ne denli gelişmiş kültürel yapılar oluşturabildiklerini okumuş ve gözlemlemişti. Ona göre her varlık yaratılışına uygun olarak gerçekleştirmek imkânına sahip olduğu en yüksek mükemmelliği elde etmek için yaratılmıştı. İnsana has olan en yüksek mükemmellik ise mutluluktu. İnsanın gayesi de bunu elde etmekti.


Fırsat buldukça vaktini su kıyılarında ve bahçelik yerlerde tefekkürle geçiren Farabi talebeleri ile birlikte derslerini doğada yaptı. Musiki konusunda da eserler kaleme alan bu büyük medeniyet düşünürü Tahsilü’s Saade adlı eserinde kamil bir filozofun niteliklerinden söz ederken şunları yazmıştı;


“Kamil insan öğrenme sırasında karşılaştığı güçlüklere katlanmalı. üstün bir zeka ve kavrayışa sahip bulunmalı. Doğruluğu ve doğruları adaleti ve adil olanları seven onurlu bir şahsiyet olmalı. Dünya malına değer vermemeli. Yeme içme konusunda da açgözlü ve nefsani arzularına düşkünlük göstermeden, doğruya ulaşmak için azim ve iradesi güçlü bulunmalı.”


Farabi tümüyle yaratıcı merkezli bir düşünce evreninden hareket ederek yaratıcının bir olduğunu birinde her şeyi aşan mutlak olduğunu ifade ediyordu. İnsanın amacının da Allah'a dönmek olduğu bu ve bu dönüşün erdem ve felsefi düşünce ile gerçekleştirilmesi gerektiğini söylüyordu. İslam dünyasında ilimlerin tasnifi ve metot konusunda El Kindi’ den sonra eser kaleme alan ilk kişi Farabi idi. İhsa al-Ulum adıyla bilinen eserinde ilimlerin tasnifi yapmış her ilmin tanımını teorik ve pratik açıdan değerini belirterek ansiklopedik bir eser ortaya koymuştu.


Yaşamının son yıllarını Şam’da geçiren Farabi , 950 yılında vefat etti devlet töreniyle gömülen filozofun cenaze namazını sarayında uzun yıllar bilimsel sohbetler gerçekleştirdiği Şam Emiri Seyfüddevle kıldırdı. Farabi'nin antik dünyanın düşünce geleneği üzerine yazdığı ve bugün felsefe tarihinde eşsiz bir yorum ve değerlendirme birikimi olan eserleri dışında pek çok Özgün görüş ve düşünce her yer aldığı kitapları hala yaşayan birer filozof gibi değer görüyor.


* Birleşmiş Milletler Türk Bilgini Farabi'nin anısına saygı için doğumunun 1150. yılında 2020 yılını 'Farabi yılı' ilan etmiştir.


Sözleri;


"İyi bir insan öldüğünde ona ağlamayın. Asıl onu kaybeden topluma ağlayın."


"Hiçbir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı var olmazdı."


"Hiçbir şey kendi kendinin nedeni olamaz, çünkü nedenin kendisi oluşandan öncedir."


"Bir eylemin ahlaklı olduğunu bilip de ona uygun davranmayan kişi, o eylemin ahlaklı olduğunu bilmeden ahlaklı davranan kişiden daha üstündür."



54 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page